ST İnşaat Dergisi Röportaj
ST : Firmanızın sektördeki geçmişi, bugün geldiği nokta, ürün gamınız ve üretim kapasiteniz hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye iklimlendirme sektöründe 55 yıllık geçmişe sahip olan Aldağ A.Ş., yolculuğuna İstanbul’da Topçular fabrikasında; su soğutmalı gruplar, salon tipi soğutma cihazları, konvektör ve evaporatör üretimiyle başladı. Türkiye’nin iklimlendirme sektöründeki ilk imalat yatırımı olan Aldağ A.Ş. daha sonra ülkemizin ilk ısı geri kazanım cihazı, ilk havuz nem alma santralı, ilk paket tipi hijyenik santralı, ilk modüler tip soğutma gruplarının üretimini gerçekleştirdi.
Aldağ A.Ş. 2018 yılının son çeyreğinde hizmete açtığı Manisa Akhisar Organize Sanayi Bölgesi’ndeki 32.000 m2’si kapalı olmak üzere toplamda 38.000 m2 alana kurulu olan fabrikasında iklimlendirme cihazları üretimine devam ediyor. “Yeşil Bina” özelliğine sahip çevre dostu bu tesis, Türkiye’nin ve Avrupa’nın merkezi sistemler alanındaki en büyük üretim tesisi olma özelliğini taşıyor. ALDAĞ ürün portföyünün amiral gemisi olan, TB1 (Isı Köprüsüzlük) - T2 (Isı Geçirgenlik) sınıfına giren değerleri ile Ar-Ge Merkezimizin gurur kaynağı klima santrallerimiz başta olmak üzere, fancoil, ısı geri kazanım üniteleri, soğutma grupları, sıcak hava apareyleri, ısı pompaları ile geniş bir üretim programına sahibiz. Ar-Ge Merkezimizin özgün tasarımı olan EC motorlu, yüksek verimli, sessiz, özel dizayn panjurlu fancoiller ile ülkemiz ve dünya pazarlarında hak ettiğimiz yeri alıyoruz.
ST : Enerji maliyetlerindeki artışla birlikte oldukça önem kazanan enerji tasarrufu konusunda ürünlerinizin sağladığı avantajlar nelerdir?
ALDAĞ Ar-Ge çalışmalarının odak noktası sürdürülebilir bir dünya için sürdürülebilir iklimlendirme çözümleri olmuştur. Yüksek enerji verimliliği ve iç ortam hava kalitesi ürünlerimizin taşıdığı en önemli özelliklerdir. Klima santrallerimizin Eurovent tarafından EN 1886 standardına göre gerçekleştirdiği testler sonucu, enerji verimliliğini kanıtlayacak performans değerleri doğrulandı.
Emsallerinden daha sessiz, çok yüksek verimli, kademesiz, oransal debi kontrollü yeni bir fancoil tasarımı üzerine çok çalıştık ve Türkiye’nin ilk yerli EC fanlı fancoil cihazını geliştirdik. Bu sayede, yıllık elektrik tüketiminde, 3-5 hızlı motorlara göre %50, karbondioksit emisyonunda %50, gürültü seviyesinde 3 dB’e (A) kadar, motorun ilk kalkışta çektiği akımda, on-off motorlara göre %75 azalma kaydedilebiliyor.
Isı geri kazanım cihazlarımızın %70 verimlilikteki ısı eşanjörü ile %30 enerji tasarrufu mümkün oluyor.
Diğer ürün gruplarımızda da enerji verimliliğinin yüksek oluşu, akustik konfor ve kompakt tasarım, yüksek dayanım gibi özellikleri nedeniyle LEED, BREEAM, BEST gibi yeşil bina sertifikası almayı hedefleyen titiz projelerin öncelikli tercihi oluyor.
ST : Pandeminin ısıtma soğutma ve havalandırma sektörüne ürün tasarımı anlamında ne tür etkileri oldu? Firma olarak pandemiyle birlikte ürün tasarımlarınızda ne tür değişikliklere gittiniz?
Pandemi, öncelikle ‘İç Hava Kalitesi’nin önemini gözler önüne serdi. Covid-19 bulaşının daha çok hava yolu ile olduğu ve özellikle kapalı ortamlardaki riskin yüksekliği netleştiğinde, kapalı ortamlara şartlandırılmış hava sağlayan tüm cihaz ve sistemler mercek altına alındı. Geri dönüşüm havasının kullanımının azaltılıp, %100 taze havayla çalışan üniteler önerildi. Her ne kadar bu tür uygulamaların, ürünlerin kullanıldığı kapalı alanda nem oranını artırmak gibi olumsuz bir etkisi olsa da insan sağlığını korumak adına bireysel konfordan taviz verilmesi isteniyor. Ancak yüksek nem oranının, vücudun farklı virüslere karşı bağışıklık oranını olumsuz etkileyeceğini biliyoruz. Öte yandan pandemi sürecinde alınan önlemlerin sürdürülebilir olması için optimum işletme maliyetini sağlaması gerekiyor. Örneğin %100 taze hava kullanımının enerji tüketimini artıracağı kesin…
ST : İklim değişikliği ile mücadele kapsamında ne tür çalışmalar yapıyorsunuz? Bu anlamda önümüzdeki döneme ilişkin hedefleriniz nelerdir?
Artık ‘İklim Krizi’ denen ve tüm dünyada gündem haline gelen bu tehdit karşısında, gezegenimizi paylaştığımız herkes, aynı amaç doğrultusunda, aynı sorumlulukla hareket etmeli. Hem birey hem de kurum bazında herkesin, karbon ayak izini küçültme hedefi olmalı. Biz de karbon ayak izimizi küçültmeyi hedefledik ve sürdürülebilirliği bir şirket politikası olarak benimsedik. Kullandığımız malzemelerin geri dönüştürülebilir oluşu, üretim tesisimizde yağmur suyu toplama, gri su yönetimi, güneş kolektörleriyle sıcak su temini, en az su tüketimine gereksinim duyulduğu peyzaj, akıllı aydınlatma ve su armatürleri, akıllı tesislerde kullanılan Bina Yönetim Sistemi (BMS) gibi pek çok nokta, bu konuda attığımız adımların örnekleridir. Yakın bir gelecekte, üretim tesisimizde güneş enerjisinden elektrik elde etmemizi sağlayacak fotovoltaik panel yatırımımız da olacak.
ST: Enerji fiyatlarındaki artış, ham madde temininde ve lojistikte yaşanan sıkıntıları minimize etmek için neler yapıyorsunuz? Bu durum rekabet gücünüzü ne oranda etkiliyor?
Türkiye ekonomisi zorlu bir sınavdan geçiyor. Döviz yükselişi, enerji ve emtia fiyatlarındaki artış, asgari ücretin yeniden düzenlenmesi gibi etkenler, her sektörde her kuruluşu farklı seviyelerde zorladı. ALDAĞ, pazara güven veren 55 yıllık geçmişi ile ekonomik krizler ve stratejik hamleler konusunda iyi bir deneyime sahip. Çok geniş bir tedarikçi havuzumuz var. Karar alma mekanizmamız oldukça hızlı. Güçlü sermaye yapımız, markamıza duyulan güven, bu alanda Türkiye’deki en geniş çaplı üretim alt yapımız en önemli rekabet avantajlarımız. Özetle mevcut ekonomik koşullar tabii ki bazı önlemler almayı gerektirdi ama rekabet gücümüzü zayıflatmadı, tersine böyle dönemlerde yapılan alımlarda ‘güvenilirlik’ çok daha önemli.
ST: Döviz kurlarının yüksekliği, ihracatta fiyat noktasında sizin için ne ölçüde avantaj oldu? Sektörün ihracatta önünün daha fazla açılması için neler yapılmalı?
‘Döviz kurunun artışı, ihracat tarafında olumlu bir sonuç yaratır’ savı, her zaman, her durumda geçerli olmuyor. Pandeminin hasarları tüm dünyada henüz tamamen onarılmış değil. Ara verilen, durdurulan pek çok proje şüphesiz ki devreye girecek ama bu zamana yayılacak. Ayrıca dövizdeki yükseliş aynı zamanda üretim maliyeti, satış fiyatı üzerinde olumsuz rol oynuyor. Neticede pek çok sektör, ara mamul tedarikinde dışa bağımlı. Bu güçlüklere rağmen, ALDAĞ ihracatta da hız kesmedi. Kosova’dan Vietnam’a, Cezayir’den Türkmenistan’a birçok proje için ürün gönderdik.
Sektörün ihracat hacmini artırmak için komponent üretimi yatırımları yapılarak dışa bağımlılığın azaltılması ve katma değeri yüksek, enerji verimli, karbon ayak izi küçük, yenilikçi ürünlerin geliştirilmesi gerekiyor.
ST : İhracat konusunda geldiğiniz nokta ve önümüzdeki döneme ilişkin hedefleriniz hakkında bilgi verir misiniz?
İhracat grafiğimiz düzenli olarak yükselen bir eğri çiziyor. Bunu ivmelendirmek için organizasyon şemamızı gözden geçirerek yeni bir bakış açısı getirdik. Kadrolarımızı, ihracat tarafı dahil olmak üzere güçlendirdik. Yurtdışı işbirliklerimizi artırarak sürdürülebilir bir ağ kurmaya çalışıyoruz. Aşamalı olarak uygulamayı düşündüğümüz plan doğrultusunda seçtiğimiz pazar noktalarında satış ofisleri de bulunuyor. Özetle ihracat konusunda gelecek beklentilerimiz yüksek.